A

Adrasanın Doğası Ve Denizi

Kumluca ilçesine bağlı Adrasan’ın 2 km’lik kumsalı boyunca koyun sol başı Dere Mevkii olarak anılıyor. Tahtalı Dağları’ndan doğan kaynak suyu bünyesinde levrek, kefal gibi balıklar da barındırıyor. Koyun sağ başı ise otellerin pansiyonların bulunduğu hatta ikinci sokağın da açıldığı yoğun bölüm olarak da dikkat çekiyor. Çevreye ve yürüyüşe meraklı olanlar için trekking alanları bulunuyor. Orman yolunu tercih edenler denize bakarak yürüyor. Bu yol iki saatlik bir normal yürüyüşle Sazak Koyu’na götürüyor. İkinci seçenek de Adrasan Koyu’ndan Gelidonya Burnu’na yürünebiliyor. Bu güzergahta Mavikent Kesebaşı’na ulaşılıyor. Gelidonya Deniz Feneri’ne gitmek isteyenler belli bir noktaya kadar araç yoluna da sahip olan hat üzerinde, daha sonra zeytin ağaçları arasında rampa yukarı doğal ortamda yürüyüşlerini tamamlıyorlar. Mavikent-Gelidonya arasında denizin en haşin anında bile en sakin sığınak yeri olarak ünlenen kumsalı ve plajı ile cazibesini koruyan Oturak Koyu görülebiliyor. Oturak Koyu’ndan yakınlarında Karaöz Mahallesi ile karşılaşanlar Ankaralıların mekanı olarak bilinen 200’e yakın villanın süslediği günübirlik piknik alanlarına sahip bir başka özel koya giriyorlar. Karaöz’ün devamında sahili takip ederek Papaz İskelesi adlı koy çam ağaçları gölgesinde bir başka günübirlik piknik alanı olarak hizmet veriyor. Diğer yandan obaların da yer aldığı Antalya’nın en büyük kıyı şeridi olan Mavikent’te Finike’ye kadar ulaşan 25 km’lik kumsal istikbal vaadediyor.Adrasan’da düzenlenen faaliyetler arasında dalgıç okuluna kayıt alan öğrenciler, tatile gelenler dalış kursları alabiliyor. Hergün grup dalışları Üçadalar mevkii ile Pırasalıada ve Suluada mevkii’nde 25-30 metrede gerçekleştiriliyor ve öğrenciler kurs sonunda dalış sertifikalarına kavuşuyorlar.
Papaz Koyu’na yanaşan tekneler tuttukları balıkları firmasına teslim ederken diğer amatör balıkçılar da kayalık mevkiilerde zıpkınla veya oltayla balık, iri balıklar yakalayabiliyorlar.
Bölgede Musa Dağı’nın zirvesinde 170 dönüm üzerine kurulu ilk Olympos, Fethiye-Antalya Lykia yolu üzerinde 2,5 saatlik yürüyüşle görülebiliyor. Harabeler arasında sarnıçlar, kent giriş kapısı, küçük tiyatrosu, güney tepesinde ikişer katlı villalar, kemer kalıntıları, kazı çalışmalarıyla gün ışığına çıkmayı bekliyor. Olympos denizi gören tepenin diğer yüzü Adrasan Ovasını seyrediyor. Avusturyalı arkeologların buluntularına göre taşlar üzerinde yazılı olan Teo Olympos “Tanrı için Olympos” anlamına geldiği belirtiliyor. Yıkılan taşlardan geriye “OLYM” harflerini gösteren oyma taşlar görülebiliyor. Çeşitli baskınlar sonucu Olympos’tan sürülenOlymposlular bugünkü Olympos’a gelmişler. Bu nedenle günümüzdeki Olympos bu isimle anılırken gerçek Olympos’un Musa Dağı tepesinde olduğu belirtiliyor. Adrayanos döneminde gözcülük amacı için yapılmış iki kale günümüzde de varlığını sürdürüyor.
Yörede ki yayla’da yaşayan yörük köylüleri kendi ürettikleri tulum peyniri, tereyağı, kokulu portakal balı ve köy yumurtasını çevredeki turistik tesislere vererek değerlendiriyorlar.
Tekne turları
Adrasan’dan günübirlik tekne turlarına katılanlar için, iki seçenek bulunuyor. Bunlardan birincisi 3300 yıl önce batıp Amerikalı deniz bilimcisi George Bas’ın üzerinde çalıştığı Fenike batığının bulunduğu Gelidonya Burnu ve Beş adalar yönüne. Diğeri ise bu turun tam aksi yönüne yapılan Sazak, Porto Ceneviz koyları turu.
Önce birincisine, Gelidonya Burnu tarafındaki Suluada’ya gidiyoruz. Sabah 10:00 gibi Adrasan sahilinden kalkan ve kişibaşına 15 milyon ödenen yemekli tam gün gezilerden birine katıldım. İlk durak Suluada. Küçük bir ada olmasına karşın, adanın içinden yaz-kış soğuk olan bir su çıkıyor. Böbrek hastaları için taş düşürmede ve kum dökmede faydalı olduğu söyleniyor. Akdeniz foklarının (Ayı balığı da deniyor) barınağı olan adada, balıkçılar daha çok kışın koloni halinde yaşayan fokları gördüklerini anlatıyorlar. Yol boyunca yunuslar uzaklarda da olsa, teknedekilere eşlik ettiklerini gösteriyorlar. Yaklaşık 1 saatlik yolculuk sonrası, Suluada’nın uzak tarafına geçip küçük beyaz çakıl taşlarından oluşan cam göbeği renkli plaja demir atılıyor. Gün içinde 3-4 teknenin yanaştığı bu plajda, kendinizi doğanın natürel dokusu içinde buluyorsunuz. Şnorkel ve gözlükle deniz dibine dalıp merakınızı gideriyor, tekneden sahile, sahilden tekneye defalarca yüzüp temiz havanın etkisiyle iştahınızın açıldığını görüyorsunuz. Öğlen saatlerinde tekne mürettebatı mangalları yakmaya başlıyor. Balık, tavuk, et ızgara, cız-bız kokuları birbirinekarışıyor. Ekmekler kesiliyor, mevsim salataları yapılıp, limonlar bölünüyor, altın sarısı renkli patatesler kızartılıyor. İşte tam bu sırada tuz oranı hayli yüksek denizden nasibini almış, baterinin cam derisi gibi gergin, bronzlaşmış teninizle denizden çıkıp teknenin gölgelik bir yerinde serinliyorsunuz. Ortaya konan yemeklerden tabağınıza alıyor ve soğuk içeceklerle hafif hafif beşik gibi tatlı tatlı sallanan teknede yemeye başlıyorsunuz. Benim bindiğim teknenin müzik yayını yapan hoparlörlerinden bilmem kaçıncı baharını yaşayan “Gal kaplanı” Tom Jones’un “best”leri duyuluyordu. Kesinlikle 5 yıldızlı restoranlarda bulamayacağınız bu keyif sırasında, bir an gözlerinizi kapayıp gerçek tatilin bu olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Yemek sonunda kalan ekmek kırıntılarını denize attığınızda toplanan yüzlerce balık, denizi akvaryuma çevirmeye yetiyor. Öğleden sonraki dinlenme ve yüzme molalarında, sahildeki kumluk bölgelerde kızgın kum kürüne girme imkanı da var. Plajdan demir alıp Suluada’nın solunaparalel ilerleyen tekneler, adanın su seviyesinde kayıkların geçebileceği bir tünele geliyorlar. Doğanın bu şaşırtıcı sürprizi, denizin kaya ile ilişkisini gözler önüne seriyor. Denizin durgun zamanında adanın arka yüzüne yanaşanlar, suyun kaynağına ulaşıyor ve kaynağın çevresindeki kayalıklara isimlerini yazmayı ihmal etmiyorlar.
Suluada’nın tam karşısında ise bir başka mola yeri, “Kelleci koyu” bulunuyor. Yatların sıkça ziyaret ettiği bu koyda da kayalardan süzülen tatlı su kaynaklarını görmek mümkün. İri taneli kum plajdan denize girilip buradaki molada teknelerde kesilen, soğutulmuş karpuzlar yeniyor. Saat 18:00’e doğru dönüşe geçilirken arzu üzerine Adrasan koy ağzındaki son deniz banyosu molasıyla geziye son veriliyor. Tuzlu suyun kavurucu etkisi, gölgede bile denizden yansıyan ışıklar ve ılık esen rüzgar nedeniyle bir günde yanabildiğiniz ya da en azından kızardığınız bu gezilerin ikinci seçeneğinde, yine Adrasan’dan çıkılıyor. Ancakbu kez Antalya yönüne sapılıyor. İlk durak yöre halkından bile pek az kişinin bildiği çok ilginç bir fiyord. Denizin “S” çizerek içeri haliç yaptığı bu bölüme, “Gemleyik” deniliyor. Kaçamak yapmak ve saklanmak için ideal olan bu doğa harikasının hemen yanı başında, hoş bir plaj bulunuyor. Aynı bölgede bir de küçük teknelerin dönebileceği büyüklükte mavi fosforlu bir mağara yer alıyor. Su altından karşı bölüme geçit veren bu mağaradan yaklaşık 40 dakikalık bir yolculukla, bu defa Sazak koyuna geliyorsunuz. Teknelerin uyuduğu doğal bir liman olan bu koya “Balayı koyu” da deniyor. Yarımadanın diğer tarafında bulunan koyun ismi ise “Porto Ceneviz”. Bu yöne yapılan turlarda yine deniz banyoları, yemek molaları verilip doğanın tüm cömertliğini içinizde hissediyor, Adrasan’a dönerek tekne bağlıyorsunuz.
Adrasan’ın kapalı koyu, geniş ve uzun bir kumsala sahip. Her yerinden denize girme imkanı var. Koyun karşısındaki Musa Dağı’na bağlı Eliğ, tepesi çökmüş bir deveyi andıran silueti ile ilgiçekiyor. Koyun başında Markız tepesi yer alıyor. Adrasan koyunun her iki tarafından çıkılan orman içi yükseklikler, koyun ne kadar estetik olduğu konusunda fikir sağlayacak güzellikler sergiliyor. Çevre gezilerine meraklı olanlar için Olympos antik kenti, sönmeyen ateşiyle mitolojik dağdaki Yanartaş, en yakın gezi yerleri. Çıralı, Kaş, Demre, Myra, Patara, Xantos, Phaselis ve Antalya ise diğer uğrak yerleriniz olabilir.
Gelidonya Feneri
Kumluca ilçesi taşlık Burnu’nda (Gelidonya Feneri) bulunan fener, Türkiye kıyılarının en yüksek feneri olup, 227 m yükseklikte ve denizden 3 km içerde yanıp sönmektedir. Ayak basılmayacak kadar sivri kayalıklar üzerine inşa edildiğinden ulaşım oldukça zordır. Fenere elektrik ulaştırılamadığından günümüz teknolojisinde hala elle kurularak çalıştırılmaktadır. Bu masalsı fener Akdeniz’deki görevine denizcilere hizmet vererek devam etmektedir.Adrasan’da neler yapılabilir, nasıl eğlenilir gibi bir endişeniz olmayacak çünkü ev sahibiniz öğretmen Hüseyin ve Halime bütün samimiyetiyle sizi memnuniyetiyle tavsiyelerde bulunarak tatilinizi şenlendirecek alternatiflerisize her zaman sunacak. Adrasan’da balığa çıkabilir, tekne turlarına katılabilir veya dalış eğitimi alarak dalış yapıp denizin altındaki zenginlikleri de görebilirsiniz.
Çevredeki antik kentlere geziler yapabilirsiniz. Teleferikle Tahtalı Dağı zirvesine ulaşabilirsiniz. Gelidonya Feneri’ne gidebilirsiniz. Göynük Kanyonu yürüyüşlerine katılabilirsiniz. Çıralı Yanartaş’a çıkabilirsiniz. Tozlu Dağı paraşüt atlayılarına katılabilirsiniz. 12 Km mesafedeki Olimpos’ta calı müzik dinletilerine katılabilirsiniz. vb.

CategoriesUncategorized

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir